GIDA EMPERYALİZMİ
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
M.Emin BİÇEROL

M.Emin BİÇEROL

GIDA EMPERYALİZMİ

29 Kasım 2016 - 12:22

Aslan için ormanların kralı denir. Aslana bu sıfat ne için layık görülüyor. Aslan ormanlık alanda avladığı hayvanların etiyle beslenir. Aslanın krallığı protein zengini et ile beslenmesinden gelir.

Fil, Zürafa, Gergedan, Ayı, Antilop, Bufalo, (orman mandası) Aslan'dan daha cüsseli, iri hayvanlar oldukları halde, krallık tahtına oturamıyor. Niçin? 

Fil, Zürafa, Gergedan, Antilop, Bufalo gibi orman hayvanları ormandaki bitkisel besin kaynakları ile yani otçul oldukları için ormanların kralı olma şansları hiçbir zaman olmamıştır. 

Kurnaz hayvan deyince insanın ilk aklına gelen tilki olmaktadır. Tilki'de et ile beslenir. kümes düşmanı derler tilki için. 

Buraya kadar anlattıklarımız bizi şu sonuca götürmektedir. Doğada hızlı, çevik, kurnaz, güçlü, yırtıcı hayvanların besin kaynağının et olduğu görülmektedir. 

HAYVANSAL PROTEİN KAYNAĞI ET; Aslanı kral yapan et, insanlar için dahada önemlidir. İnsanlar için olmazsa olmaz besin kaynağıdır. Ancak, et ile beslenmek, ülkemiz insalarının büyük çoğunluğu için ulaşılması zor, bazıları içinse imkansız olmaktadır. TÜİK'in 2015 gelir ve yaşam koşulları araştırmasına göre 6.6 milyon kişi mutlak yoksulluk sınırının altında. Bu insanların aylık geliri 416 lira. Yine aylık geliri 520 liradan az yoksulları ve ayda 624 liradan az kazanan mutlak yoksulları ekleyince Türkiye'de 16.7 milyon insan yoksulluk ile boğuşuyor. Bu insanlar yaşamları için gerekli olan protein kaynağı eti nasıl yiyecekler. Protein eksikliği ahmak insanlara davetiye çıkarıyor. 

Dünyada et fiyatları ortalaması 4 buçuk dolar, Türkiye'de ise 12 dolar. Hatta bir kısım et ürünleri 20 dolara çıkmaktadır. Avrupa birliği ülkelerinde dana eti 2.73 Eeuro ile 4.2 Euro arasında değişirken, Türkiye'mizde et, dünya fiyatlarının üç  katıdır. AB ülkelerine göre neredeyse Dört katını buluyor. 

GIDA EMPERYALİZMİ VE TARHANA OSMAN; Prof. Dr. Osman Nuri Koçtürk, namı diğer tarhana Osman, tarhana yemeği önerdiği için Türk halkı ona bu lakabı takmıştı, tıpkı Haccetepe Üniversitesi profesörlerinden mercimek yiyin diyen Ayşe Baysal gibi. Osman Nuri Koçtürk 1970 yılında çıkardığı Gıda Emperyalizmi adını verdiği kitabında beslenmenin insan ve toplum yaşamındaki öneminden bahsederken, o yıllarda Türk toplumunun iyi beslenemeyen ülkeler arasında yer aldığını, dünya tarım örgütü (FAO) haritalarında siyah renk ile boyalı aç ülkeler kategorisinde gösterildiğini anlatıyordu. 

Bugün aradan geçen 46 yıla rağmen, Türk insanının beslenme grafiği yükselmemiştir. Türk halkı iyi beslenememekte sadece doymaktadır. Gizli açlık söz konusudur. Halkımız protein zengini hayvansal ürünlerden yeteri kadar satın alamamaktadır. Tereyağı, peynir, bu arada bal insanımızın kazancı ile orantılı değildir. 

İnsanımız unlu mamüler ve otçu besinler ile sadece doymaktadır. Bu tür beslenmenin (doymanın) faturası insanımıza hastalık olarak yansıdığından, kolayca hastalanmakta, sağlık ocaklarını ve hastaneleri doldurmaktadır. 2015 yılında sağlık kurumlarında yazılan 300 milyon reçeteyi nasıl okumalıyız. Ülkemiz nüfusunun 78 milyon olduğunu göz önüne aldığımızda...

Her alanda olduğu (kültürel, ekonomik, sosyal) gibi, gıda alanında da Emperyalist olgu ile karşı karşıya kalmaktadır, yoksul ve gelişmekte olan ülkeler. Zengin ülkeler, ağırlıklı olarak vatandaşlarının hayvansal ürünler ile beslenmesine önem verdiklerinden ancak arz fazlası et ve süt ürünlerini ihraç ederler. Çünkü bu ülkeler için öncelik protein zengini hayvansal ürünlerden kendi ülke insanlarının yararlanmasıdır. İcabında protein zengini ürünler için ülke ihracatçısına sınırlama getirip kota uyguluyorlar. Uruguay ve Macaristan, dolarımız olsa da bize yeteri kadar sığır eti satmama kararı aldı. 

İnsan beyninin gelişmesinde protein zengini et ile doğrudan bir ilişki olduğu gerçeğinde uzmanlar birleşmektedir. Yeterli miktarda et, süt, yumurta, bal, balık, (Omega 3 zengini) ceviz, fındık badem gibi yağlı besinlerle beslenen, insanların daha zeki, muhakeme gücü yüksek insanlar olduğu gerçeğidir. Böyle besinler ile beslenen insanlardan mürekkep toplumların refahı daha kolay yakaladıkları, uygarlık yarışında önde gittikleri, dünya coğrafyasının sınırlarını çizen milletler oldukları sonucuna ulaşılır. 

Ülke olarak hayvancılığımız neden bu duruma geldi derseniz, 14 yıldır ülkemizi yöneten AKP hükumetlerinin yanlış hayvancılık politikalarına geçmeleri sonucu, hayvancılığımız bitme noktasına gelmesidir. 1980'de 50 milyon nüfusa karşılık 83 milyon büyükbaş hayvanın bulunduğu Türkiye'de 2015'te 78 milyon nüfus 53 milyon büyükbaş hayvan olduğu düşünüldüğünde bundan ne anlamalıyız. 30.01.2015 TV haberlerinin izlerken, tarım ve hayvancılık bakanı Hayati Çelik, et fiyatlarının yüksekliğinden et spekülatörlerini sorumlu tutmakta, et spekülatörlerini asıp kesmekten, onlara hadlerini bildirmekten bahisle esip gürlemekte, kolaycılığa kaçıp, et ithalatını serbest bırakacaklarını ifade ederek, sığ aklının tescilini kamoyu önünde sergilemektedir. 
Oysa sayın bakanın görevi ülkemizde hayvancılığın gelişmesi, üretim miktarının ve çeşitliliğinin artması için gerekli politikalar üzerinde kafa yormak, çareler arayıp bulmak olmalıdır. 

İnsanlarımız marketlerdeki et reyonlarının önünden Ankara-Konya arası çalışan hızlı trenler gibi transit geçiyorlar. Sayın bakanın acaba bundan haberi var mı ? 

Bu yazı 2671 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum