10 Kasım 2015 Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi (kurucusu) Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 77. Yıldönümüdür.Bugünü anlamlandırmak için ağlamak yerine, Atatürkçülük-Kemalizmin ne olduğunu nasıl anlaşılması gerektiğini örneklerle anlatarak, Atatürk ve ideolojisi Kemalizm’i anlamayan, anlamak istemeyenleri bilgilendirmek için bu yazı kaleme alındı.
Ömrünün bir bölümünü okullarda Atatürkçü nesiller yetiştirmekle hükümlü kılmış emekli bir öğretmen olarak, amacım Atatürk ve onun ideolojisi Kemalizmin insanlarımızca doğru anlaşılmasına yardımcı olmaktır.
ATATÜRKÇÜLÜK NEDİR?
Kısaca Atatürk’ün sözleri ve devrimleri ile getirdiği yeni düşünce sistemi ve Türk ulusunun önüne açtığı yeni yol olarak ifade ediyoruz.Mustafa Kemal’in söyledikleri ve yaptıkları bir bütün halinde ele alıp inceleyince vardığımız sonuç şudur; Bu düşünce sisteminin temeli Laikleşme,Batıya yönelme ilkelerine dayanır.
NİÇİN ATATÜRK;
Atatürk derken zihnimizde beliren,bir adamdan çok bir fikirdir.Atatürk ve Atatürk düşüncesine bağlanmak, zannettikleri gibi kişiyi tanrılaştırmak değildir.Tam tersine özgür düşünceye alışmanın birinci şartıdır.Atatürkçülük dediğimiz bizim,yeni bir hayat felsefesi mi?Bizler için belki yeni ama, batı dünyasının çoktan ulaşmış olduğu bir düşünme düzeni.Atatürk bize neyi öğretmeye çalıştı ? YAZILMIŞA, BUYURULMUŞA,KÖRÜ KÖRÜNE inanmamayı. Her elimize aldığımız işte geleneğe,göreneğe saplanmadan AKLIMIZI KULLANMAYI, hiçbir gerçeği veya bize gerçek diye öğretileni hemen kabul etmeden MÜSPET İLİMLERİN ışığında, şuurun süzgecinden geçirmeyi. “Tanrı buyruğu mu diyorlar, Tanrı bize akıl vermiş akla aykırı olan Tanrı buyruğu olamaz” demektedir nutuklarının birinde.
Bize kabul ettirilmeye çalışılan kurallar-kutsallık perdesi altında olsa bile.Şuurun kontrolünden kaçırılmak istendi mi, bu oyuna gelemeyeceksin diyordu.Çünkü o biliyordu ki yüzyıllardır bu ulusu felaketten felakete sürüklemiş olan GERİLİKLER, hep bu şuurun (bilinç) işe karışmasını yasak eden buyrukların ezici baskısı yüzünden olmadı mı?
Bir doktrine esir olmadan, özgür düşünceye alışmış fertler yaratmak istiyorsak Atatürk’e bağlanmayı yasaklamak yerine Atatürk’ün izinden şaşmamayı önermeliyiz.Atatürkçülük her şeyden önce TAASSUB’a karşıdır.Atatürk adına kurulmaya kalkışılacak taassuba bile…
Biz millet olarak,Atatürk inkılabına bağlı kaldığımız nispette ilerleyebilir, dünya milletler ailesi içinde kendimize düşen onurlu görevi yerine getirebiliriz. “YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ” prensibimiz bugün bütün dünya aydınlarının özlediği bir ideal.İnsana toplum içinde gerçek değerini veren, topluma dünya topluluğu içinde bağlılık, dayanışma hissi ile çalışma vazifesi çizen namuslu bir siyaset bütün milletlerin özlemini çektiği bir Atatürk ilkesidir.
Atatürk’ü sevenler kendisine mavi gözleri, kızıl saçları için bağlanmadılar.Sadece onun adında ve kişiliğinde en doğru en sağlam görüşün sembolünü buldukları için inanmışlardır.Ona.
Ona inananlar, niçin inandıklarını bilirler,tartışmasını yapabilirler.
Atatürk’teki ne kudrettir o, düşmanlarını bile, eserini yıkmaya çalışırken, gene de adını saygı ile anıp yolunda görünmeye mecbur ediyor.
Burada gerçek bir Müslüman’ın Mehmet Akif’in şu mısralarını hatırlatarak yazımızı noktalayalım.
Akif diyor ki;
Yıllarca,asırlarca süren uykudan artık,
Silkinde, muhitindeki zulmetleri yak,yık;
Bir baksana;gökler uyanık, yer uyanıktır,
Dünya uyanıkken uyumak maskaralıktır.
YORUMLAR